5 Haziran 2009 Cuma

Sınav 1






Yorgun,umutsuz ve biçareydi...

Parmaklarını kaldıracak mecali olmayan vücuduna eziyet edercesine çalışıyordu...

Takatsizliği ölümü dahi istemesine neden oluyordu...

Sınavlardan bıkmışlığı,hayattan yorulmuşluğu yetmiyormuş gibi kafasına takılan onlarca soru onu delirtiyordu...

İnsanlardan ve kalabalıktan sıkılmıştı...

Sağlıksızdı ve sürekli sigara içiyordu...

Konuşmaktan ve yemekten artık tat almıyordu...

Keyiflenemiyor,gülemiyor,ağlamakta dahi mantık bulamıyordu...

Hayattan beklentisi kalmadığı gibi,artık yaşamın bir anlamı olmadığınıda düşünüyordu...

Taki yaşadıklarının,aslında bir sınav olduğunu anlayana kadar...

...

5 Mayıs 2009 Salı

Postallı Köstebek

Uzun zamandan beri gündem de genel kurmayda ki sızmadan bahsettik.Kimimiz genel kurmayı yıpratmamak için eleştirmedi.Kimimiz hatalıların yada suçluların ortaya çıkarılması için işin üzerine gitti.Günlerce Aktütün olayının hata mı ihmal mi yoksa kasıt mı olduğunu tartıştı Türkiye ve bazı çıkarımlara ulaştık sanırım artık şimdi bu konudaki ihtimallere bakalım.
Genel Kurmayda her halükarda bir sızma vardır.Bunun kanıtı taraf gazetesinde yayınlanan belgelerdir ki Genel kurmay bu olayı yalanlamadığı gibi soruşturmasını da başlatmıştır.Bu ülkeyi seven herkesin bunu ihanet olarak niteleyeceğini düşünüyorum.Belgeleri tarafa sızdıran pkk ya da sızdırabilir.Ama;

Sımdı burada irdelenmesi gereken konu Genel Kurmayda bu sızmaya neden olan kişi yada kişilerin hedefleri nelerdir.her halükarda amacın genel kurmayı yıpratmak olduğunu açık ve net bir şekilde söyleyenebilir.

Peki Genel kurmayı yıpratmak isteyenler kim olabilir?
1)Ergenekon’un askeri kanadını çökertmek için izin veren komuta kademesine karşı, mesaj ulaştırmak isteyen birileri.Peki bu nasıl olur?Ergenekonun tsk nın içinde gizleyebildiği kişi yada kişiler gelen iç istihbarat bilgilerini gerekli mercilere ulaştırmazlar bu zaafiyete neden olur.Ardından bilgiler taraf gazetesine gider hem tsk yıpratılır ve tasfıye sürecini engellemesi için tsk ya göz dağı verilir hem de taraf gazetesi derin güçler tarafından kullanılmış olur.
2)Yıpratmak isteyenler dışardan bir takım güçlerse eğer bu postallı köstebeği kullanarak belgeler taraf gazetesine ulaştırılabilir.Aynı zamanda belirli mercilerin bilgilendirilmesi önlenerek istihbaratta zafiyet yaşatılabilir.Bu da engellenebilecek bir olay için katliama sebeb olur.Kamuoyu Tsk’ya karşı olumsuz yönlendirilir.Dış güçler bunu yapabilir CIA’nın giremediği Mossad’ın giremediği yer mi var?
3)Bunu yapan acınası bir adamsa yani kimseye çalışmıyorda sadece taraf gazetesine çalışıyorsa üç beş kuruşluk adamdır zaten haindir.Bulunur ve yok edeilir.
4)Bunu yapan gerçekten ülkesini seven bir kahramansa istihbaratın gerekli mercilerce gitmesine rağmen müdahale yapılmadığına şahit oluyorsa kamuoyuna bunu bildirmek için bunu yazmaya cesaret edebilecek bir gazete olan tarafı seçmiş olabilir.Taraf’ında o kahramanında işi görülmüş,ihmal yada hata tartışmaya açılmış olur.
Burdan itibaren söylenecek bişey yok genel kurmay;
1)80 tane teröristin katırlarla araba büyüklüğünde havan toplarını sınırdan geçirmesine,
2)Aynı şekilde 20 km yol katederek aktütün karakoluna varırken kimseye görünmemesine,
3)7(yedi) saat süren çatışmalarda hava kuvvetlerini görevlendirip meseleyi kökten halletmemsine,( ki Diyarbakır’dan kalkacak bir F -16 yarım saatte grubu komple yokedebilir).
4)Çatışmanın ardından sayısı bir rivayete göre 300,bir rivayete göre 80 i aşkın teröristin elini kolunu sallayarak kaçabilmesine bir açıklama yaparsa(resmi rakamlarca öldürülen pkk lı sayısı 25 tir sadece) yukarıdaki ihtimaller dahilinde yada haricinde Türkeye normalleşme sürecinde büyük bir yol kateder ve “acaba” dedirten kafalarımızı kemiren bu soruya cevap verebilir; Yok imajını zedelememek için olayı kamuoyuna yansıtmazsa ve bunu kurum içinde defedebileceği bir bela olarak görürse o zaman Türkiye kaybeder şeffaf devlet kaybeder.

Nasıl ki siyasilerin her yaptıkları halkın gözleri önünde duruyrsa kamu görevlileride aynı şekilde hareket etmelidirler.Böyle bir durum eğer ki genel kurmay haklıysa ve ihmal yoksa askere olan güveni tazelemekten başka hiçbirşeye neden olmaz;Yok ihanet varsa işin içinde, kurum bunları deşifre edip uzaklaştırmak için halk desteğini sonuna kadar arkasında bulur.Bu iş birkaç azimli komutana yıkılmaz topyekün mücadele gerektirir.

27 Mart 2009 Cuma

Çınar ayakta ölür...

Değerleri uğruna feda edilen bir ömür…
Davası sırtında,tek başınalığın yolculuğunda geçen bir ömür…
Her dikenli yolda gül arayan bir ömür…
Türk-islam medeniyetiyle beşik kertmesi olan bir ömür…
İlletin zilletini her hücresinde yaşamış bir ömür…
Hafif bir rüzgar gibi süzülerek biten bir ömür…

Çarmıha gerildiğini, vücudunun her yerinden elektrik verildiği, tırnaklarının söküldüğü günleri unutmadan…
Sonsuzluğun sahibine kavuştuğunu unutmadan…
Bin dertle uğraşırken,bin kahpeyle boğuştuğunu unutmadan…
Zalim olmadığını,mazlumda kalmadığını unutmadan…
İçinde ki çoşkuyla,hafif bir rüzgar gibi süzüldüğünü unutmadan…
Ha unutmadan! Uzan artık istediğin çeşmenin yanına,biz peygamber çiçekleri toplarken seni unutmadan…

Sen çoklarının varmak istediği o yolun sonuydun be muhsin abi…
Memleket sevdamıza, uhuydun be muhsin abi…
Ölüm Allahın emride,şu ayrılık olmasaydı be muhsin abi…
Uzak,çok uzak bir yerlerdesin artık be muhsin abi…
Ama için rahat olsun,çınar ayakta öldü muhsin abi…

*Siyaseti kendisine yakıştıramadığım ve tam bir devlet adamı olarak gördüğüm Muhsin Yazıcıoğlun’a yaptığı hizmetlerden dolayı sonsuz minnettarlıklarımı sunarım…Sevenlerinin,alperenlerinin başı sağolsun.Allah rahmet eylesin…

26 Mart 2009 Perşembe

2009 yerel seçimleri...

Merhabalar;
Sosyal mesajlar vererek başlamak istiyorum aslında ancak bir "terapist" havasınada bürünmek derdinde değilim.Konuşmasıyla ama bir hintliye ama bir ingilize de dönüşmek istemiyorum.Yazdıklarımda intizar olabilir,ironi kaçınılmazdır,keyfe keder bir kaç kadehlik arabeskde bulabilirsiniz.

Ve başlangıcı 2009 yerel seçimleriyle yapmak istiyorum.İstiyorum ki reel memleketimizde ki nominal umutlarımızı gerçekleştirecek iktidarları halkımız seçsin,başka karanlık odaklar ve onların şovalyeleri değil...

Bugünlerde bir seçim telaşı aldı başını gidiyor ancak bana eskisi kadar heyecan vermiyor sandık.Sanırım yaşım ilerledikçe beklentilerimin ulaştığı fiyaskolar,beni demokrasiden soğutmakta.Psikolojisi kaybolan bitkisel yaşamlar istemediğimdendir soğumakta olduğum demokrasi hakkında yazmak....Despotizm,komunizm,monarşi ve türevlerini mürekkeplemek yerine demokrasiden umutlanmak daha anlamlı sanırım.

"Bu ülkede yaşadığımız için ne kadar şükretsek azdır" köklemesini çok duyduk değil mi?Yanlız önemli bir noktada gözlerden kaçmasın hatta gözlere sokalım.Bu ülkede yaşadığınız için şükretmeniz yetmez,gelecek nesillere de şükretmek fırsatı vermeniz gereklidir..Bu iş sandıkla doğan mükellefiyetler bütününü karşımıza çıkaracaktır.Oy kullanmak mükellefiyetiyle başlamak istiyorum ilk yazıma...

İnsanların oy kullanmakla ulaşmaya çalıştığı beş büyük amacı vardır aslında;

1)Bireyin sisteme olan tepkisini ya da desteğini beyan etmek istemesi.

2)Oy kullanmaya yönelik toplumsal yaptırıma uymak ki bununla kişi birey olmanın verdiği hazza ulaşma çabasındadır.

3)Sistemi, meşru sayabilmek için bir tür rahatlama metodudur.Bu sayede sorgulama hakkına sahip olur.

4)Sosyal hayattaki düzen ve devamlılığı sağlayabilmek için bir tür ödev sayılır.

5)Bireyin, insan olduğunu hissedebilme arayışıdır ki bu sözü Irak’lı bir kadından duyduk hani Saddam’ın yüzde yüz oy aldığı zamanlara hitaben.

Dostlar “oy kullanmak” 21 yy’da;

_ 3. Dünya ülkelerinde “zaman kaybı “…

_ Dikta rejimlerinde “demokrasicilik oyunu”…

_Kabile devletlerinde tek adayın “güç gösterisi”…

_Türkiye Cumhuriyeti’nde “Atatürk’ün mirası” olarak adlandırılır…

Ya oy veririz ve bizim seçtiklerimiz bizi yönetir yada saçma deriz başkalarının seçtikleri bizleri yönetir, kendimizi hangisine layık görürsek o doğrudur. Lütfen seçimlere katılalım…